CUMHURBAŞKANLIĞI İletişim Başkanlığı tarafından BM Genel Kurulu öncesinde New York’ta Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi’nin (Stratcom Summit) yurtdışındaki ilk forumu “Stratcom Public Forum” düzenlendi. İletişim Başkanı Fahrettin Altun, gönderdiği video mesajla katılımcılara hitap etti.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından BM Genel Kurulu öncesinde New York’ta Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi’nin yurtdışındaki ilk forumu “Stratcom Public Forum” düzenlendi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un video mesajla katılımcılara hitap ettiği foruma, uluslararası kuruluşlar, sivil toplum kurulus¸larından stratejik iletis¸im uzmanları ve alanın o¨nde gelen akademisyenleri, kamu ve özel kurum ile medya temsilcileri katıldı. Konuşmasında forum kapsamında krizlere müdahalede uluslararası iş birliği ve iletişimin konusunun ele alınacağına işaret eden Altun, doğal afetlerin, salgın hastalıkların veya siyasi çatışmaların sınırları aştığı bir çağda, müdahalelerin bölgesel ve küresel olarak koordine edilmesinin hayati önem arz ettiğini belirtti. İş birliğine duyulan ihtiyaç ortadayken, etkin bir koordinasyon ve iletişim sürecinin tesisinin halen büyük bir zorluk teşkil ettiğine işaret eden Altun, bu kapsamda farklı uluslararası aktörlerin çabalarını koordine etme noktasındaki sıkıntıların ele alınması gereken önemli hususlardan biri olduğunu söyledi.
Büyük krizlerde hükümetlerin, uluslararası kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin ve özel sektör kuruluşlarının birlikte çalışmaya çaba gösterdiğine şahit olduklarını dile getiren Altun, buna karşın amaçları ortak olsa da bu aktörlerin önceliklerinin, organizasyon yapılarının ve çalışma yöntemlerinin farklılık gösterebildiğini kaydetti.
Altun, koordine edilmediği takdirde bu farklılıkların, çoğu zaman verimsizliğe ve kaynak israfına yol açtığını belirterek, “Söz konusu engelleri aşmak için krizler henüz ortaya çıkmadan önce net bir biçimde tanımlanmış, güçlü iş birliği modelleri ve işleyiş süreçleri zemininde kalıcı ortaklıklar oluşturmamız gerekiyor. Örneğin, çok taraflı ve hükümetler arası mekanizmalar halihazırda bir temel oluşturmakla birlikte, bu girişimlerin yeni aktörleri ve gelişmekte olan teknolojileri içerecek şekilde uyarlanmaları, bugün bir zorunluluk haline gelmiştir” dedi.
‘HÜKÜMETLER, STK’LAR VE ULUSLARARASI KURULUŞLAR, İLETİŞİMİN SORUNSUZ VE ETKİLİ BİR ŞEKİLDE YÜRÜTÜLMESİ İÇİN BİRLİKTE ÇALIŞMALI’
Kriz durumlarında zamanında ve etkili iletişimin önemini vurgulayan Altun, kriz zamanlarında, risk altında bulunan insanların herhangi bir bilgiye ulaşma gayesiyle çaresizce iletişim kanallarına yöneldiğini, buna bağlı olarak doğru ve açıklayıcı bilgi aktarımı yapılacak uygun mecraların önceden belirlenmesinin kritik bir önem kazandığını ifade etti.
Mesajların farklı kültürler ve diller bakımından açık ve tutarlı olmasının gerekliliğinin de altını çizen Altun, “Her afet, yeni zorlukları beraberinde getirdiği gibi farklı nedenlerle iletişimin kopmasına da neden olur. Yerel ve kültürel gerçeklikler ile dilsel farklılıklar, bilgiyi nasıl aktaracağımız konusunda önemli bir rol oynayabilir. Dahası bu unsurlar, risk altındaki kişiler tarafından mesajların nasıl algılandığını belirleyebilir. Bu tür karmaşıklıklara karşı hazırlıklı bulunmak bir olmazsa olmazdır. Sosyal medya çağında kriz durumlarında ortaya çıkan bilgi bombardımanı, doğru bilgiyi yanlış bilgiden ayırt etmeyi oldukça zor bir hale getirebilmektedir. Bu manada, hem yerel hem de uluslararası düzeyde önceden belirlenmiş iletişim kanalları kritik öneme haizdir. Hükümetler, STK’lar (sivil toplum kuruluşları) ve uluslararası kuruluşlar, iletişimin sorunsuz ve etkili bir şekilde yürütülmesi için birlikte çalışmalıdır” çağrısında bulundu.
‘SOSYAL MEDYADA YANLIŞ BİLGİLER TIPKI BİR ORMAN YANGINI GİBİ HIZLA YAYILABİLİYOR’
Sosyal medya vasıtasıyla gerçek zamanlı güncellemelerin aktarımının ve eldeki imkanların hızla seferber edilmesini sağlamanın mümkün olduğunu dile getiren Altun, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Ancak, sosyal medya vasıtasıyla yanlış bilgiler de tıpkı bir orman yangını gibi hızla yayılabilmektedir. Sadece hızlı bilgi akışını sağlamakla kalmayıp aynı zamanda verilen bilgilerin doğruluğunu da teyit etmemiz gerekiyor. İnsanlara hayat kurtarıcı bilgiler verirken, dezenformasyonu takip etmemiz ve engellememiz bir zorunluluktur. Bunun hepimiz için büyük bir sınama olduğu açıktır. Zira bir krizin ilk dakikaları ve saatleri bilginin hızlı bir şekilde aktarılması için en kritik zaman dilimleridir. Diğer yandan bu zaman dilimleri art niyetli aktörlerin insanların kafasını karıştırmak ve kaos yaratmak için en çok çaba sarf ettiği zamanlardır.”
‘GEÇMİŞTEN ALDIĞIMIZ DERSLERİ BİR YOL HARİTASINA DÖNÜŞTÜRMELİYİZ’
Kovid 19 gibi yaşanan çeşitli doğal afetlerin, uluslararası iş birliğinin hızla hayata geçirilmesinin kıymetini ve koordinasyonsuz çalışmaların yaratabileceği tehlikeleri gözler önüne serdiğine işaret eden Altun, yapılan müdahalelerin nerelerde başarılı olup nerelerde aksadığını tespit etmenin, gelecekteki kriz yönetimi stratejilerini geliştirilmesine yardımcı olacağını kaydetti.
Gelişmekte olan teknolojilerin, özellikle de dijital araçların ve yapay zekanın krizlere müdahale noktasında dönüştürücü potansiyeli olduğuna dikkati çeken Altun, bu kapsamda yapay zeka destekli araçların felaketlerin öngörülmesine, kaynakların en verimli şekilde kullanılmasına ve acil durumlarda karar alma süreçlerinin iyileştirilmesine yardımcı olabileceğini ifade etti. Altun, şöyle devam etti:
“Örneğin, yapay zeka destekli veri analizi, müdahale ekiplerine hastalıkların yayılmasını veya doğal afetlerin etkisini gerçek zamanlı olarak takip etmesine olanak tanıyarak müdahalelerin daha fazla bilgiye dayanarak yapılabilmesini sağlar. Ancak bu büyük faydalar ciddi riskleri de beraberinde getirmektedir. Yeterli gözetim, şeffaflık veya etik kurallar olmadan yapay zekaya güvenmek, veri gizliliği ihlalleri, ön yargılı karar alma veya belirli grupların dışlanması gibi sorunlara yol açabilir. Dijitalleşmeyi kucaklarken, insan gözetiminin bu süreçlerin ayrılmaz bir parçası olarak kalmasını da temin etmemiz bir zorunluluktur. Sonuç olarak, krizlere müdahalenin geleceği, uluslararası iş birliğini ve etkili iletişimi daha ileri bir noktaya taşıma kabiliyetimize bağlıdır. Bu kapsamda hem geleneksel yöntemlerden hem de gelişmekte olan teknolojilerden yararlanmalıyız. Ancak bunun için ortaklıkları teşvik eden, sınırları açıkça belirlenmiş iletişim stratejilerinden faydalanan ve dijital inovasyonu destekleyen proaktif bir yaklaşım gerekiyor. İç içe geçmiş ve krizlere açık bir dünyanın getirdiği karmaşık meselelerle etkili bir şekilde başa çıkmak için olmazsa olmazımız işbirliği ve ortak çalışmadır. Bu noktada uluslararası iş birliği, bilgi paylaşımı ve ileri teknolojilerin bilinçli bir şekilde kullanılması hayat kurtarıcı olacaktır. Güçlü ve uyum kabiliyetine sahip bir kriz müdahale sistemi oluşturmak için geçmişten aldığımız dersleri bir yol haritasına dönüştürmeliyiz.”