Mhp‘nin ‘ Aile Kurumu Çalıştayı’nda konuşan Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Selim Yurdakul, “Medyada sıkça yer bulan içerikler, tüketime odaklanan materyalist yaşam tarzının teşvik edilmesi gibi faktörler, aileyi tehdit etmektedir. Siyaset kurumu bu değişim ve dönüşüm çağında, Türk milletine ve Türk aile yapısına odaklanarak gerekli tüm önlemleri almak zorundadır” dedi.
MHP’nin, ‘Güçlü Türk Aile Yapısı, Sağlıklı Toplum, Lider Ülke Türkiye’ temalı Aile Kurumu Çalıştayı, ATO Congresium’da başladı. İki gün sürecek ve aile kurumunu etkileyen hususların görüşüleceği çalıştayın açılış konuşmasını, Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Selim Yurdakul yaptı. Yurdakul, ailenin toplumun temeli olduğunu belirterek, “Milli bir dava şuuruyla, ailenin bir beka meselesi olduğu bilinciyle, bugün ve yarın Türk aile yapısını korumak, geliştirmek ve geleceğe hazırlamak için tertiplediğimiz bu çalıştayda bir araya geldik. Uzun süredir aile kurumunu yıpratan ve yozlaştıran dolaylı unsurların etkisiyle toplumsal değerlerimiz büyük bir erozyonla karşı karşıya kalmış ve bunun sonucunda artan boşanmalar ve şiddetin başrol oynadığı mutsuz ailelerle, azalan evlilik ve doğum oranlarıyla, yükselen yalnızlaşma ve toplumun kayıtsız bireyselleşmesi, aile büyüklerine yönelik artan saygısızlıklarla, kabuğuna çekilen küçük ve çekirdek ailelerle, çeşitli endişeleri nedeniyle tek çocuk yapan ailelerle ve dağılan akrabalarla karşı karşıya kaldık. Bunların haricinde aile kurumunu doğrudan hedef alan risk ve tehditlerin de gündemde olduğunun farkındayız” ifadelerini kullandı.
‘YALNIZLAŞAN BİR TOPLUM VAR’
Yurdakul, 12 ayrı masada 142 akademisyen, bilim insanı, siyasetçi, sivil toplum kuruluşu ve dernek temsilcilerinin, aile kurumunu tehdit eden riskleri tartışacağını belirterek, “Olimpiyat müsabakalarının açılış töreninde sergilenen tabloda ortaya çıkan cinsel kargaşa, cinsiyetsizlik ve bunları normalleştirmeye çalışan radikal unsurları, çocukların izlediği çizgi filmlerden oynadıkları oyunlara kadar onların karakterini, ailelerine olan sevgi ve saygılarını kötü yönde etkileyebilecek imajların ortalığa saçılmasını, kadın ve erkek ilişkilerini radikal görüşleriyle şekillendirmeye çalışan ve geleneksel değerlere doğrudan saldırı için zemin oluşturan diziler, filmler, video klipler ve sosyal medya gönderilerini hep birlikte izledik ve izliyoruz. Bunlar, kitle iletişim araçlarında karşı karşıya kaldığımız ve hepimizin şahitlik ettiği gelişmeler. Bunların haricinde doğrudan, hedef gözeterek aile kurumunu tehdit eden gelişmeler de maalesef var. Örneğin, iş başvurusunda bulunan genç bir hanımefendiye çocuk sahibi olup olmayacağını soran ya da eşiyle dönüşümlü olarak engelli evladına bakan bir ebeveyne, acil durumlarda izin vermeyen iş yerleri, küresel ekonomik gelişmeler, pandemiler, depremler ve savaşlar nedeniyle etkilenen aileler, hemen kuzeyimizde yaşanan savaş, Rusya ve Ukrayna tansiyonu nedeniyle beliren tehditler, güneyimizde kurulmak istenen terör devletçikleri ve kendi halkına eziyet eden, liderlerden kaçan insanların oluşturduğu göçle meydana gelen demografik riskler, küçücük apartman dairelerine tıkılarak, adeta tavuk kümeslerinde yaşamaya zorlanan ailelerimiz, kar hırsıyla ortalığın stüdyo tipi dairelerle dolmasına neden olan yerel yönetimler ve müteahhitler, artan gıda güvenliği ve tedarik riskleri nedeniyle gerektiği gibi beslenemeyen aileler, üretici ailelerini tarımda ve hayvancılıkta zorlayan uluslararası baskılar, ev ekonomilerini etkileyen, piyasa bozucu tekelleşmeler ve kötü niyetli piyasa aktörleri, üreme sağlığını tehdit eden unsurlar sonucu yalnızlaşan bir toplum var” diye konuştu.
‘SİYASET KURUMU, ÖNLEM ALMAK ZORUNDADIR’
Yurdakul, ‘Türkiye Yüzyılı’ hedeflerinin gerçekleşmesinin ailenin birliği ve refahına bağlı olduğunu kaydederek, “Birliği ve refahı zedelenen aile kurumu pek çok zorlukla karşı karşıya kalmaktadır. Aile ve evlilik kurumlarını hedef alan olumsuz ve yaygın söylemler, geniş aile içindeki dayanışma ağlarının önemsizleştirilmesi, çocuklar ile ergenlik yaşlarındaki gençlerin sağlıklı gelişimini tehdit eden zararlı olabilecek akımların artışı, aileler için ciddi riskler oluşturmaktadır. Medyada sıkça yer bulan içerikler, tüketime odaklanan materyalist yaşam tarzının teşvik edilmesi gibi faktörler de aileyi tehdit etmektedir. Türk milleti, tarihin en dinamik ve şartlara en hızlı uyum sağlayabilen milletlerinden biridir. Ancak tehditlerin sayısı ve etkinliği düşünüldüğünde, siyaset kurumu bu değişim ve dönüşüm çağında, Türk milletine ve Türk aile yapısına odaklanarak gerekli tüm önlemleri almak zorundadır. Değişim ve dönüşüm adı altındaki riskler, büyük bir dalga olarak Türk milletinin kıyılarına vurmak üzeredir. Tarih, sağlam durabilmemizi ve kıyılarımızı tahkim edebilmemiz için ön alıcı politikalar geliştirme sorumluluğunu gündeme getirmiş bulunmaktadır” dedi.